HEY BABA!

Çocuğunuzu büyütürken kendinizi yalnız hissettiğiniz oluyor mu?

Bütün sorumluluk annede sanki. Çocuğun sağlığından, mutluluğundan, eğitiminden, gelişiminden hep biz sorumluyuz. 9 ay karnımızda taşıdık diye mi böyle oluyor acaba? Daha hamileyken bizi anlamamaya başlıyorlar. Biz de çok kolay bir cins değiliz elbet (hele hamilelik hormonları söz konusuysa) 🙂 İnsan kendine prenses gibi davranılsın istiyor biraz nedense :).
Sonra bebek doğuyor ve baba derhal bir adım geriye çekiliyor. Acil bir durum olmadıkça da orada kalıyor bir güzel. Ama pardon, şöyle sorular sorarak epey ilgilenmiş oluyorlar aslında..
‘Bu çocuk neden ağlıyor?’
‘Neden uyumuyor?’
‘Neden hasta oldu şimdi?’
‘Hala neden yürümedi?’
‘Neden kustu?’
‘Neden yemiyor?’

Çok sinir bozucu değil mi?
Altında bir kinaye yok mu sizce?
Alt metin şu olabilir mi?

‘Bu çocuk neden ağlıyor?’
(Bir şeyler yap ve sustur artık)
‘Neden uyumuyor?’
(Beceremedin bir türlü uyutmayı)
‘Neden hasta oldu şimdi?’
(Üşüttün, hasta ettin çocuğu)..

Ben mi çok fesatım bilmiyorum ama bütün sorumluluğu anneye yüklemeye bayılıyorlar. Çocuğun burnunun kenarında sivilce çıksa sana sorulur, sorumlusu sensindir. Ödevini mi yapmadı, sen yaptırtamadın. Düştü mü, sen yeterince dikkatli olsaydın düşmesine izin vermezdin. Arkadaşı mı yok, sosyalleştiremedin bir türlü, senin suçun.

Kendine gel canım baba, bu çocuğu beraber yaptık. Evet senin işin var gücün var, uykun çok ama çok önemli, arkadaşlarınla da görüşmem lazım, sonra sinirin stresin de var ama anneye yüklenemezsin, topu böyle de atıp gidemezsin.
Peki her şey yolundayken ne yapıyorsun sevgili baba? Soruyor musun?
‘Neden bugün düşmedi hiç?’
‘Neden hastalanmıyor bu aralar?’
‘Neden ağlamıyor, hayret bir şey’
Sorma zaten çünkü bu sorular da en az senin sorduğun sorular kadar saçma.

Peki hiç diyor musun ‘Karıcım ne de güzel büyütüyorsun çocuğumuzu?’ ‘O ağlayınca sen de ağlıyorsun, düşünce senin canın bin acıyor, hastalanınca sen daha hasta oluyorsun. Ne güzel seviyorsun bebeğimizi’ ‘Ne harika koruyorsun, kolluyorsun, öğretiyorsun’ diyor musun?

Çocuk bu, hayat bu her an her şey herkesin başına gelebilir.

Lila 5,5 aylıktı, 15 gundur geceleri uyku yoktu zaten. Dişleri çok zor çıkıyordu. Gecenin üçünde ağlayarak uyandı. Gözümü bile açamıyordum hemen mutfak masasının üstüne snug’ına oturttum. Dişine jel sürmeye çalışıyordum. Nasıl olduğunu asla anlayamadığım bir şekilde snugın içinden fırladı ve taş zemine düştü.

Yaman’ın bezini iki metre öteden almak için uzanırken kanepeden pat düştü daha 4 aylıkken.

Arkadaşımın oğlunun elindeki balon avizeye çarptı ve avizenin taşı düştü gözüne (Altaycığıma bir şey olmadı allahtan)

Bu ve benzeri olaylar yaşamayan var mı?
Lütfen sorumluluğu paylaş, birbirini suçlama. Çocuk büyütmek zaten dünyanın en zor işi. Gel beraber büyütelim, işi daha da zorlaştırma.

Hani biz hamileyken devamlı anne olmayı öğrenmeye çalışıyoruz ya. Devamlı bir şeyler okuyoruz ebeveynlikle ilgili. İyi bir anne olmaya hazırlanıyoruz kendimizce. Doğuma hazırlanıyoruz ruhen ve bedenen. Aslında erkeklerin de hazırlanması gerekiyor. Çocuk nasıl büyür, büyürken başına neler gelir, baba evi nasıl cennete çevirir, anneyi mutlu etme yolları.. gibi faydalı şeyler öğrenebilecekleri bir platform olsa keşke.
Zaten çok da bir şey beklemiyoruz değil mi? Bizi mutlu etsinler yeter. Bir yemek mesela, bir güzel söz, bir iki saat çocukla oynama, güler yüz, ufak tefek yardımlar..

Çocuğu almazlar ordan değil mi 🙂
Bu sahne çok tanıdık olmalı 🙂

Ama bizi senden yardım istemek zorunda bırakma, olmaz mı. İlla bir saat boyunca uyutmaya çalıştığımız çocuk uyumadı diye sinir bozukluğundan ağlamamız mı gerekiyor yardıma gelmen için. Ya da bir yandan evi toparlamaya çalışıp bir yandan ağzına iki lokma yemek koymaya çalıştığımız çocuk çorbasını dökünce gel bir sil orayı lütfen. ‘Tuvalet kağıdı bitmiş’ diye bize haber verme canısı ya, kontrol et değiştir arada bir zahmet. Bunları da yapamayan bir öküzsen (çok afedersin) bir sor ‘iyi misin?’ diye, ‘bir iki saat çık hava al’ de. ‘Çok güzelsin’ diyebilir misin mesela?

#keepingatoddleraliveisnoteasy

Story of this life blog yazarı, iki çocuk sahibi Esther kocasının sabah işe gitmeden kendisine yazdığı bu notu paylaştı sosyal medyada. ‘Seni seviyorum. Çocuklarımızın her gün hayatta kalmasını sağladığın için teşekkürler. ‘

Evet Türk babası önce sade bir ‘seni seviyorum’ la başlayabilirsin sen de. Ve bir an önce başlaman lazım. Çocuktan sonra evliliğin aldığı hali biliyoruz değil mi. Bütün hayatın nasıl değişiyorsa evlilik hayatın da değişiyor. Bütün ilgin, sabrın, zamanın çocuğuna gidiyor. Bu doğal bir süreç ama dozu kaçarsa, süreç çok uzarsa evlilikler çatırdayabiliyor. O yüzden dikkat! Biz de kadın olduğumuzu unutmuyoruz, unutturmuyoruz. Kocayla konuşuyoruz, silkeleniyoruz. Kocaya bu yazıyı okutuyoruz 🙂 ‘Sana, sevgine, ilgine ihtiyacım var’ diyoruz (sonra düzenli aralıklarla bunları hatırlatmaya devam ediyoruz 🙂 )

(Şimdi bu adamların bir dünya iyi, güzel yönleri de var ama yazımızın konusu bu değil ve söz meclisten dışarı. Sadece genelleme. Bizim kocamız mükemmeldir.Aman polemik olmasın 🙂 )

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir